Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tarih etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ukrayna ve Rusya Durumuna Tarihsel Bir Bakış

 Ukrayna ve Rusya Durumuna Tarihsel Bir Bakış Az çok tarihle iç içe olanlar bilirler ki Rusya'nın yüzyıllardır uygulamaya çalıştığı bir hedef vardır. İşte bu hedef sıcak denizlere inmektir. Bu hedef doğrultusunda yüzyıllardır hamleler yapmaktadır. Hatta hamlelerin birçoğu sabık devletimiz olan Osmanlı üzerineydi. Öyle ki Osmanlı ile Rusya 18, 19. yüzyıllarda sürekli, 20. yüzyıl da ise ilk 17 senesinde karşı karşıya gelmiştir. Peki neden Osmanlı ile Rusya bu kadar sık karşı karşıya gelmektedir? Rusya sıcak denizlere inmek maksadıyla bir çok farklı yol denemiş olsa da hepsi bir şekilde Osmanlı'dan geçmekteydi. Balkanlardan aşağıya doğru hareket etmek istese karşısında Osmanlı vardı, doğu tarafından Kafkaslardan hareket edip aşağıya inmek istese yine karşısında Osmanlı vardı hatta denizden hareket etmek istese yine karşısında Osmanlı vardı. Yani her türlü yol Osmanlı'dan geçmekteydi.  Peki bunların Ukrayna ile Rusya arasında olan savaşla ilgisi ne diyebilirsiniz? Bunu açıklama...

Ocak Ayı Filmleri

 Her ay en az dört film izlemeye karar vermiştim kendi kendime. Ocak ayının filmlerini izlemenin gururunu yaşıyorum. Çünkü çok fazla film ya da dizi izleyebilen biri değilim. Bu konuda kendimi biraz zorluyorum. Film ya da diziye ihtiyaç duymadığım için anca zorlama ile bir şeyler izliyorum.  O zaman lafı daha fazla uzatmadan izlediğim filmlere ve onlar hakkındaki görüşlerime geçelim. 1- Detachment 2011 yapımı olan ve Oscar ödüllü oyuncu Adrien Brody'in başrolünü oynadığı film bir yedek öğretmenin kişisel hayatı ile okuldaki öğrenciler ve diğer öğretmenlerle ilişkisini merkeze alan bir film idi. Filmin ana hikayesi dışında oldukça fazla yan hikayeleri bulunmakta. Filmin yan hikayelerinde ırkçılık vs. gibi kavramların işlendiğini onlar üzerinden filmin diğer karakterlerinin sorunlarının anlatıldığı biraz sıkıcı biraz ilgi çekici sahneler bulunmaktaydı. Sıkıcı olmasının sebebi filmin ana hikayesine hiçbir etkisinin olmaması, ilgi çekici olmasının sebebi ise farklı hayatların fark...

Türküler ve Marşlar

Uzun süredir sizleri ihmal ettim. Öncelikle hepinizden özür dilerim. Bugün sizlerle türküler üzerine bir sohbet etmek istedim. Türküler kültürümüzün gülleri zannımca. O kadar güzeller ki dinleyince kendimi kaybettiğim oluyor. Kim bir "Drama Köprüsü" bir "Çırpınırdın Karadeniz" bir " Çökertme" gibi yüzlerce türküden etkilenmez ki. Ne kadar marş olsa da kim "Plevne Marşı"ndan etkilenmez. Kim onu dinlerken Gazi Osman Paşa'yı yad etmez. Şanı büyük Osman Paşa'yı Plevne Kahramanı'nı bir kere daha yad edelim buradan ve türküleri anlatmaya devam edelim. Bu kadar etkilenmenin olduğu eserleri tanımamak ve dinlememek öz kültürden uzaklaşmayı gösterir. Atam Dedem Korkut'un eline kopuz alıp sözler söylemesi bu kültürün ne kadar eskiye dayandığını göstermesi sebebiyle çok değerlidir. Biliyorsunuzdur belki, Dede Korkut Hikayeleri'nin 3. nüshası Türkistan'da bulundu. Böylece kayıp olan 13. hikaye ortaya çıkmış oldu. Daha edinip okuyamad...

Eski Türklerde Hukukun Üstünlüğü

Hukukun Üstünlüğü “Hukukun Üstünlüğü” hukuk kurallarının herkese eşit ve adaletli olarak uygulanmasına verilen kavramdır. Bu kavramın uygulanabilmesi için ise olan yasanın herkes tarafından kabul ediliyor olması gerekmektedir. Bu kavram ilk kez İngiliz Hukuk çevresi tarafından 13. yüzyılda ortaya atılmıştır. [1] Bu kavram daha sonraki yıllarda özellikle ulus devlet olgusunun oluşmasından sonra farklı kavramlarla birleşmiştir. “Hukuk Devleti” kavramı “Hukukun Üstünlüğü” kavramı ile bütünleşmiştir [2] . Hukukun Üstünlüğü kavramı insan haklarını içinde barındırmaktadır. “Hukukun Üstünlüğü” kavramını hayata geçirmek için insanların hak ve sorumluluklarını tam anlamıyla belirlemek gerekmektedir. Bu yüzden “Hukukun Üstünlüğü” kavramı insan hakları ve sorumlulukları ile bir bütün halindedir. İlk Türk Devletlerinde Hukukun Üstünlüğü “İlk Türk Devletlerinde hukukun üstünlüğü var mıydı? Varsa neydi ve nasıl uygulanırdı?” gibi sorular burada direkt karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle “Hukuk...

Eski Türklerde Meclis

Eski Türkler’in devlet yönetiminde meclis var mıydı? Meclisler varsa ne işlevleri vardı? İsimleri nelerdi? Gelin beraber inceleyelim.  Günümüzdeki meclis sistemlerinin temelleri hem doğu toplumlarında hem de batı toplumlarında eskilere dayanmaktadır. Nitekim Türkler de bu temelleri barındırmaktaydı. Eski Türkler'de bu temellerin görünen ilk kavramı “Toy” kavramıdır.  “Toy” kelime olarak meclis anlamına gelmektedir. Eski Türkler'de “Toy” adı verilen meclisler bulunmaktaydı. Bu meclisler belirli günlerde toplanır ve kararlar alırdı. Meclislere katılanlara “Toygun” unvanı verilmiştir. Eski Türklerde “Toy” toplandığı zaman festivaller düzenlenirdi. Önce Toygunlar'ın katıldığı toy düzenlenirdi, sonra halkın iştirak ettiği eğlenceler tertip edilirdi. Eski Türklerde Toy’un varlığı Mo-tun(Mete- M.Ö 209- 174) dönemine kadar uzanmaktadır.   Toylar'da görüşülen başlıca konular ise şöyledir: Askeri meseleler, dış politika, elçi kabulleri ve yeni hakan seçimi. Bu toplantılara ...

Göktürklerde Müzik

Eski Türk devletlerinde müzik var mıydı? Ses sanatları icra edilir miydi? "Barbar" olarak adlandırılan eski Türkler sanatla uğraşacak kadar medeniler miydi? Gelin beraber inceleyelim. Eski Türkler olarak genellemek belki yanlış olabilir fakat bir müzik kültürü varsa (ki var), Göktürklerde kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Nitekim İslam öncesinde kurulan Türk devletlerinde güzel sanatlara ilgi büyüktür. Bunları Asya Hunlarını anlatan Çin belgelerinden görebiliyoruz. Eski Türklerde dans, müzik ve toplu eğlenceler sevilirdi. En önemli eğlenceler ise yılın beşinci ayında halkın katılımıyla yapılan eğlencelerdir. Bu eğlencelerde yarışlar yapılır ve şarkılar söylenirdi. Bu yarışlar ok atma, kılıç kullanma ve at sürüşü merkezinde olan yarışmalardır.   Göktürk halkı Gök Tanrı inancına inanmalarına rağmen Şamanizm inançlarından etkilenmişlerdir. Bundan dolayı halk arasında çokça Kam bulunmaktaydı. Kamlar din adamı kimlikleri yanında şair, şarkıcı, bilge, müzisyen, kahin, hekim ve m...

Doğrularıyla İpek Yolu

Gündelik hayatımızda çokça duyduğumuz “İpek Yolu” aslında nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Gerçekten “İpek Yolu” tarihin, ticaretin, kültürün ve ekonominin yolu mudur? Ya da “İpek Yolu” var mıdır? Varsa ne zaman ve nasıl başlamıştır? Yoksa nasıl ortaya çıkmıştır? Gelin beraber inceleyelim ve “İpek Yolu” mefhumunu tanıyalım.   Aslında “İpek Yolu” mefhumu bize ait değildir. Yani bu tabiri günümüzden yaklaşık 150 yıl önce Alman coğrafyacı ve jeolog olan Ferdinard von Richthofen tarafından kullanılmıştır. İşin ilginç tarafı “İpek Yolu” tabiri daha önce yoktur ve bilinen hiçbir kaynakta geçmemektedir. “İpek Yolu” klasik tanımıyla Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar uzanan ticaret yollarının tamamına verilen ismidir diye bilinmektedir. Bu yanlış bir tanımdır. “İpek Yolu” tabirini ortaya atan araştırmacı “İpek Yolu” tabiriyle sadece bir yolu kastetmektedir. O yol da Doğu Türkistan’dan başlayıp, Maveraünehir’den geçip Akdeniz kıyılarına giden yoldur. Maalesef ki bu tabir dünyada ve ülkemi...

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Öneriler-3

Uzun zamandır sadece tarihi konularda yazı yazıyorum. Bu sefer sizleri oralardan uzaklaştıracağım. Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi bu sefer size önerilerde bulunacağım. Dinlediğim müziklerden, izlediğim dizilerden ve tabii ki okuduğum kitaplardan... Tabii ki ilk olarak kitaplardan başlamak gerekiyor. Daha önce bir kitap tavsiyesi  yazısı yazmıştım. O yazıyı yazarken 5 kitap diye yola çıkmış 33 kitap yazmıştım umarım şimdi de böyle olmaz. Bu yazıda anlatacağım kitapları Youtube'da bir videoda anlatmıştım aslında. O zaman başlayalım mı? Hadi başlayalım. 1-Beatrice Forbes Manz- Timurlenk Videoyu izlerseniz göreceksiniz orada da bahsettiğim gibi Timur sadece Ankara Savaşı'ndan ibarettir bizlerin bilgilerinde. Halbuki Timur, Manz'ın deyişiyle "Bozkırların son göçebe fatihi" idi. Timur'a dair bildiğimiz bilgilerin birkaç cümleyi geçeceğini sanmıyorum, ne yazıktır ki. Timur ve Timurlu Devleti'nin Ankara Savaşı'ndan ibaret olduğu kanısını bu kitap...

Türk Ad Verme Gelenekleri

Eski Türklerde ad verme geleneği biraz günümüzden değişiktir. Doğan çocuğa çevrede yaşayan hayvanların, akan nehirlerin, sürekli büyüme gayretinde oldukları yerleşim birimini isimlerini vermişlerdir. Dini inançları gereği inandıkları kötü ruhlardan korunmak amaçlı isimler verdikleri de bilinmektedir. Şöyle bir gelenekte vardır bir ailenin daha önceki çocukları ölmüş ise yeni doğan çocuklara “Duran, Dursun vb.” isimler vermişlerdir. Böylelikle yeni doğan çocuğun erken vefat etmeyeceğine inanmak istemişlerdir. Bazı araştırıcılara göre Eski Türk devrinde isim verme geleneği doğar doğmaz yapılmazdı. Doğan çocuğun bir kahramanlık yapması beklenirdi. Bunun en belirgin örneği ise Alp Er Tunga destanında anlatılan kahramanımız Alp Er Tunga’dır. Destanı hatırlayacak olursak Alp Er Tunga henüz çocuk yaşlarda (7-9) ormana gitmiş ve şu ana kadar öldürülmemiş olan Tunga kaplanını öldürmüştür. Sonra Tunga postuyla evine döndüğünde ona şaman tarafından Alp Er Tunga adı vermiştir. Şamanlar sadece...

Eski Türkler ve Şehircilik

Türkler'in şehirle tanışma serüveni Uygurlar döneminde başladığı bilinir. Bu bir yanılgıdır. Türkler ta Hunlar döneminde şehirlerle tanışmış fakat yaşamaları Uygurlar döneminde başlamıştır. Türklerin ilk şehir kurma düşünceleri 6. yüzyılda Göktürkler döneminde ortaya çıkmış fakat gerçekleşememiştir. Göktürk döneminde Batı Göktürk topraklarında birçok şehir bulunmaktaydı. Yine Göktürk zamanında şehir anlamına gelen "Balık" kelimesinin kullanılması Göktürklerin şehirlerle yakınen ilişki kurduğunu göstermektedir. Göktürkler çiftçilik ve ticarete ehemmiyet arz etmişlerdir bu sebeplerden dolayı tarımı desteklemiş  su kanalları inşa etmiştir. Hunlar zamanında ise durum Göktürklerden farksızdır. Hunlar ise çiftçi ve zanaatkar olan Çinli nüfus için kasabalar kurmuştur. Göktürklerde şehirlere yerleşme fikri ilk kez Kimin Kağan dönemindedir. Kimin Kağan aşırı derece de Çin nüfuzu altına girmiş ve çadır hayatını bırakarak şehir hayatına geçmek istemiştir. Çinlileşmekten korkan Türk...

Bilim

Maalesef ki ülkemizde gerektiği değeri görmemektedir. Ülkemizde bilim adı altında yaptıklarımız ise sadece komedi filmlerine içerik çıkartacak düzeyde. Organik hoşaf ve Arapça yazılı manav listelere girerken alzheimer hastalarına çipli tedavi gibi şeylerde liste dışı kalmaktadır. Ülkemiz bilimin Afrika'sı durumunda olduğunu üzülerek söylemek istiyorum. Ne sosyal bilimlerde ne de fen bilimlerinde gereken yatırımı yap(a)madık.  Eğitim sistemiz günümüzden 50 yıl öncesinin aklıyla yönetilmesi, ülkemizde bilimin ilerlememesi hatta gerilemesi tamamen kendi elimizle yaptığımız işler sonucundadır.   Eğitimde teknoloji aletlerini kullanarak ileri bir eğitim sistemi oluşturduğumuza inanmaktayız. Bu yanlış algılardan kurtulup tamamen objektif bir şekilde eğitim sistemimizi köklü bir yeniliğe hatta devrime tabii tutmalıyız. Mükemmeli yakalamanın imkansızlığını bilerek sosyal bilimler ve fen bilimleri yardımlarıyla ülkemizin çağdaş, kendini yenileyen, günün şartlarına ayak uydurabilen ve ü...