Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Eski Türklerde Hukukun Üstünlüğü

Hukukun Üstünlüğü “Hukukun Üstünlüğü” hukuk kurallarının herkese eşit ve adaletli olarak uygulanmasına verilen kavramdır. Bu kavramın uygulanabilmesi için ise olan yasanın herkes tarafından kabul ediliyor olması gerekmektedir. Bu kavram ilk kez İngiliz Hukuk çevresi tarafından 13. yüzyılda ortaya atılmıştır. [1] Bu kavram daha sonraki yıllarda özellikle ulus devlet olgusunun oluşmasından sonra farklı kavramlarla birleşmiştir. “Hukuk Devleti” kavramı “Hukukun Üstünlüğü” kavramı ile bütünleşmiştir [2] . Hukukun Üstünlüğü kavramı insan haklarını içinde barındırmaktadır. “Hukukun Üstünlüğü” kavramını hayata geçirmek için insanların hak ve sorumluluklarını tam anlamıyla belirlemek gerekmektedir. Bu yüzden “Hukukun Üstünlüğü” kavramı insan hakları ve sorumlulukları ile bir bütün halindedir. İlk Türk Devletlerinde Hukukun Üstünlüğü “İlk Türk Devletlerinde hukukun üstünlüğü var mıydı? Varsa neydi ve nasıl uygulanırdı?” gibi sorular burada direkt karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle “Hukuk...

İslam Öncesi Türklerde Aile ve Kadın

İslam öncesi dönemde Türklerde aile nasıldı? İslamiyet öncesi Türklerde kadının konumu neydi? Neredeyse herkesin bildiği “oğuş-urug-boy-bodun” kelimeleriyle açıklamak niyetinde değilim. Gözlemlerime göre bu kelimeler karıştırılmaya çok müsait konumdalar. Gelin şimdi İslamiyet öncesi Türklerde aile ve kadına bakalım. Öncelikle aile kavramının anlamını vermek gerekiyor sanırım. Aile, biyolojik ilişkiler sonucu, toplumlaşma sürecini başlatan, oluşturulmuş olan maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran ana birimdir. Eski Türk aileleri birçok çağdaşında ki gibi ataerkil bir yapıdaydı fakat bu ataerkil yapı aile reisi olan babaya geniş yetkiler vermemiştir. Roma ailelerinde aile reisi olan baba ailenin bireylerini kendi malı kabul ederdi. Eski Türklerde böyle bir gelenek olmamıştır. Eski Türkler bozkır medeniyeti mensupları oldukları için erkek bir adım öndedir. Bildiğiniz gibi bozkır hayatı sert ve fiziksel güç istemektedir. Bu sebepten dolayı erkeklerin gündelik yaşamda...

Eski Türklerde Evlilik

ESKİ TÜRKLERDE EVLİLİK Eski Türklerde evlilikler nasıl olurdu? Ne tip gelenekler mevcuttu? Gelin beraber eski Türklerde bu gelenekleri inceleyelim. Benim en ilginç bulduğum gelenekle başlamak istiyorum. Bir evlilik olduktan sonra erkek kızın evinde kalırdı. Çocukları olana kadar da o evden ayrılamazlardı.   Belki bu gelenek Anadolu’nun muhtelif yerlerinde devam ediyordur, bilmiyorum. Benim bildiğim Türkistan’da bazı Moğol ve Türk toplulukları tarafından halen uygulanır olduğudur. Eski Türklerde bilinen en önemli evlilik geleneği “Levirat” olarak adlandırılan “Kayınla evlenme” anlamına gelen gelenektir. Bu gelenek çerçevesinde öz ana ve kız kardeşler dışında, tüm dul ve yetimlerle evlenilirdi. Amaçları ise vefat edenin geride bıraktıklarını korumaktır. Bir diğer amaç ise ölen kişinin mirasının başka bir aileye geçmesini önlemektir. Burada aklınıza “Bunlar konargöçer insanlar miras olarak ne bırakabilir ki?” gibi sorular gelebilir. Eski Türkler çoğunlukla hayvancılıkla u...

Sakalar Türk Mü?

SAKALAR TÜRK MÜ? Sakaları hepimiz duymuşuzdur. Araştırıcılara göre menşei tartışmalıdır. Bugün sizlere bu tartışmalardan ve Sakalardan bahsedeceğim. Sakalar M.Ö 8 ile 2. Yüzyıl aralarında Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasında bir devlet kurmuşlardır. Sakaların Altay Dağları civarlarından Doğu Avrupa’ya göç ettikleri bilinmektedir. Sakaların Batı kaynaklarında “İskit” adıyla görmekteyiz. Eğer Batı kaynaklarını inceleyecek olursanız şuna dikkat etmelisiniz: Batı kaynakları özellikle Grek kaynakları yabancılara çoğunlukla “İskit” demektedir. Grekler “İskit” lafzını çok farklı şekilde telaffuz etmişlerdir(Skythai/ Skuthai/ Skithler vb.). Pers ve Hint kaynaklarına bakıldığında ise Sakalara (Saka/ Saha/ Skudra vb.) isimler verildiği görülmektedir. Sakaların menşei meselesi ise iki nokta üzerinden tartışılmaktadır. Bu noktalar şöyledir: A.    Sakaların Hint-Avrupa dil ailesinden muhtemelen Pers asıllı bir kavim olduğu görüşü B.     Sakaların Turan aslından ge...

Türkler ve Kut

Kut anlayışı nedir? Bu konu hakkında çoğunluk tarafından bilinen bir temel bilgi vardır o da şudur: Tanrı tarafından verilen yönetme yetkisi. Evet bu temel bilgi olarak doğrudur. Fakat sadece bu bilgi ile açıklanamayacak kadar da değerlidir. Maalesef ki kut anlayışı bu temel bilgi ile geçiştirilmektedir. Halbuki günümüz siyasetçilerini biraz daha anlayabilmek için kut anlayışını bilmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Şimdi aklınızda şu soru olabilir: Günümüz siyasetçileri tanrı tarafından mı seçildi? Tabii ki de bundan bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey devlet yönetme geleneğinin günümüze yansımalarıdır. Kut yukarıda da söylediğim gibi devlet yönetme yetkisidir. Fakat bu kut bir sülalenin tüm erkek bireylerine verilirdi(Aşina sülalesi). Bu da doğal olarak birden fazla taht adayı demektir. Bu da daha fazla çatışma ve hatta bölünme demektir. Tahta çıkan hükümdar gücünü artırmak amaçlı diğer taht adayları üzerine sefer yapmıştır. Eğer sefer başarılı olursa hükümdar güçlü bir şekilde tahta oturac...

Doğu-Batı Çatışmaları ve Türkler

Hepimiz duymuşuzdur Doğu-Batı medeniyetlerinin çatışmalarını. Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışması neden ve nasıl başlamıştır sizce? Türkler kendilerini nasıl bu çatışmaların ortasında buldu? İşte bu yazımda bana göre bunun cevabını arayacağım. Her türlü fikrinizi aşağıya yorum kutucuğuna bırakabilirsiniz. Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışması günümüzde varlığını sürdüren bir olgudur. Neden olgu diyorsun diye sorarsanız cevabı basit aslında. Olay bir anda olup biten sonucu ortaya çıkmış olan etkinliklerdir bildiğiniz gibi. Olgu ise bir süreçtir, yani ortada olan olaylar bütünüdür. Bu olaylar bütünün başlangıcını saptayamayacağınız gibi sonucu da göremezsiniz. Kısaca olgu bir olaylar bütünüdür. Başlangıcı bilinmeyen ve sonu öngörülemeyen olaylar bütünüdür. Şu soru aklınıza gelebilir: Haçlı seferlerinin başlangıcı ve sonucu bilinmiyor mu yani? Burada bahsettiğim Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışmalarının ne zaman başladığı ve biteceği meselesidir. Birçok kez karşı karşıya gele...

Türk Ad Verme Gelenekleri

Eski Türklerde ad verme geleneği biraz günümüzden değişiktir. Doğan çocuğa çevrede yaşayan hayvanların, akan nehirlerin, sürekli büyüme gayretinde oldukları yerleşim birimini isimlerini vermişlerdir. Dini inançları gereği inandıkları kötü ruhlardan korunmak amaçlı isimler verdikleri de bilinmektedir. Şöyle bir gelenekte vardır bir ailenin daha önceki çocukları ölmüş ise yeni doğan çocuklara “Duran, Dursun vb.” isimler vermişlerdir. Böylelikle yeni doğan çocuğun erken vefat etmeyeceğine inanmak istemişlerdir. Bazı araştırıcılara göre Eski Türk devrinde isim verme geleneği doğar doğmaz yapılmazdı. Doğan çocuğun bir kahramanlık yapması beklenirdi. Bunun en belirgin örneği ise Alp Er Tunga destanında anlatılan kahramanımız Alp Er Tunga’dır. Destanı hatırlayacak olursak Alp Er Tunga henüz çocuk yaşlarda (7-9) ormana gitmiş ve şu ana kadar öldürülmemiş olan Tunga kaplanını öldürmüştür. Sonra Tunga postuyla evine döndüğünde ona şaman tarafından Alp Er Tunga adı vermiştir. Şamanlar sadece...

İslam Öncesi Dönemde Türklerde Eğitim

İslam Öncesi Türkler’de eğitim var mıydı? Varsa nasıldı? Yoksa neden yoktu? Gelin beraber inceleyelim. Öncelikle eğitim nedir sorusuyla başlamalıyız sanırım. Çünkü eğitim denilince akıllarda bir okul ve okutulan dersler canlanıyor doğal olarak. Günümüz şartlarında eğitimin en önemli ortamları olan okullar, bu canlanmanın sağlamasının sebebidir. Hepimizin o sıralardan benzer eğitimleri almasından dolayı bu canlanma gerçekleşmektedir. Fakat eğitimin tanımına bakacak olursanız: Eğitim, okul içi ve dışı belirlenen hedef davranışların kazandırılmasındaki tüm etkinliklerdir. İslam öncesi Türk tarihi için konuştuğumuzda ise okul gibi bir eğitim yuvası muhakkak olması gerekmektedir. Fakat bu eğitim yuvasının içeriği daha çok Cumhuriyet devrimizdeki Köy Enstitüleri’ne benzemektedir. İçeriği daha çok toplumun ihtiyaçlarına yöneliktir. Bildiğiniz üzere İslam öncesi Türk devletleri ağırlıklı olarak göçebe yaşam tarzını seçmişlerdir. Göçebe yaşam tarzının öğretileri doğal olarak askerlik yetenekl...

Eski Türkler ve Şehircilik

Türkler'in şehirle tanışma serüveni Uygurlar döneminde başladığı bilinir. Bu bir yanılgıdır. Türkler ta Hunlar döneminde şehirlerle tanışmış fakat yaşamaları Uygurlar döneminde başlamıştır. Türklerin ilk şehir kurma düşünceleri 6. yüzyılda Göktürkler döneminde ortaya çıkmış fakat gerçekleşememiştir. Göktürk döneminde Batı Göktürk topraklarında birçok şehir bulunmaktaydı. Yine Göktürk zamanında şehir anlamına gelen "Balık" kelimesinin kullanılması Göktürklerin şehirlerle yakınen ilişki kurduğunu göstermektedir. Göktürkler çiftçilik ve ticarete ehemmiyet arz etmişlerdir bu sebeplerden dolayı tarımı desteklemiş  su kanalları inşa etmiştir. Hunlar zamanında ise durum Göktürklerden farksızdır. Hunlar ise çiftçi ve zanaatkar olan Çinli nüfus için kasabalar kurmuştur. Göktürklerde şehirlere yerleşme fikri ilk kez Kimin Kağan dönemindedir. Kimin Kağan aşırı derece de Çin nüfuzu altına girmiş ve çadır hayatını bırakarak şehir hayatına geçmek istemiştir. Çinlileşmekten korkan Türk...