Ana içeriğe atla

Doğu-Batı Çatışmaları ve Türkler

Hepimiz duymuşuzdur Doğu-Batı medeniyetlerinin çatışmalarını. Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışması neden ve nasıl başlamıştır sizce? Türkler kendilerini nasıl bu çatışmaların ortasında buldu? İşte bu yazımda bana göre bunun cevabını arayacağım. Her türlü fikrinizi aşağıya yorum kutucuğuna bırakabilirsiniz.

Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışması günümüzde varlığını sürdüren bir olgudur. Neden olgu diyorsun diye sorarsanız cevabı basit aslında. Olay bir anda olup biten sonucu ortaya çıkmış olan etkinliklerdir bildiğiniz gibi. Olgu ise bir süreçtir, yani ortada olan olaylar bütünüdür. Bu olaylar bütünün başlangıcını saptayamayacağınız gibi sonucu da göremezsiniz. Kısaca olgu bir olaylar bütünüdür. Başlangıcı bilinmeyen ve sonu öngörülemeyen olaylar bütünüdür. Şu soru aklınıza gelebilir: Haçlı seferlerinin başlangıcı ve sonucu bilinmiyor mu yani?
Burada bahsettiğim Doğu ve Batı medeniyetlerinin çatışmalarının ne zaman başladığı ve biteceği meselesidir.
Birçok kez karşı karşıya gelen bu medeniyetler, eğer bir ortak medeniyet oluşturmuş ise,  bu ortak medeniyet barış yoluyla değil maalesef savaş yoluyla oluşturulmuştur. "Doğu ve Batı toplumları kimlerdir ya da bu ayırım neresi merkez alınarak yapılmıştır?" gibi sorularınız varsa, ki bence vardır, cevaplayayım. Doğu ve Batı medeniyetleri toplumları çok karışıktır. Belirli dönemlerde belli devletlerin merkezliğini yaptığı toplumlardır. Mesela ilkçağ için Batı medeniyeti merkezi toplumunun Grekler olduğunu biliriz. Doğu medeniyetinde ise coğrafya büyüklüğünden dolayı birden fazla merkez vardır. İlkçağ için Mısır, Hitit, Asur ve Çin gibi toplumlar merkezi oluşturmuştur. Bu ayrım en azından bizim için Anadolu merkeze alınarak yapılan ayrımlardır. Fakat Doğu- Batı çatışmalarının zirvesi Türkler ile beraber olmuştur. İlk etkisi daha önce bir yazımda bahsettiğim Kavimler Göçü ile olmuştur. İkinci önemli etkisi Türkistan'dan muhtelif Türk boylarının Anadolu üzerine seferleridir. Bu seferler sonucu Türkler Anadolu'ya yerleşmiş ve Haçlı Seferleri’ne zemin hazırlamışlardır. Bu seferler aracılığıyla irili ufaklı birden fazla sefer ile Türk-İslam dünyası üzerine yürünmüştür. Çoğunlukla da bu seferler müsebbibi olan Türkler tarafından durdurulmuştur. En ünlü durdurmanın sahibi olan Selahaddin Eyyubi, Türk olup olmadığı tartışılan biridir fakat kardeşinin adının Gökbörü olması onların Türk olmasa bile Türkleşmiş olabileceklerini göstermiştir.   Haçlı Seferleri dünya tarihi için çok önemlidir.  Bildiğiniz gibi Avrupalılar zaten Doğu'da kullanılmakta olan maddeleri bu seferler sırasında tanımış ve Avrupa'ya götürmüşlerdir. Yani dolaylı yoldan olsa da Türkler bir kez daha Avrupa'yı şekillendirmiştir. Doğu - Batı çatışmasının Türklerin faal olduğu son büyük olay ise 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi’dir. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi de Batı'yı dolaylı yoldan etkilemiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkler 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşları’nın tümünde gösterdiği gayret ve azimle Batılı devletlerin yenilebileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Bu gösterme ile Batılı devletlerin muhtelif yerlerdeki sömürgeleri çökmüştür. İşte bu çöküşün nasıl olacağının örneğini vermiştir Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkler. Bu konuda Mahatma Gandhi'nin ünlü bir sözü vardır: "Mustafa Kemal İngilizleri yeninceye kadar, tanrıyı İngiliz zannederdim." Bu söz işte bu etkilemenin sonucudur.
Sonuç olarak  tarihin derinlerinden günümüze kadar sürekli olan bu çatışma, günümüzde de farklı bir boyutta devam etmektedir. Yakın gelecekte daha farklı boyutlarda göreceğiz. Çünkü güçlenen bir Doğu Medeniyeti unsuru olan Çin ile tam bir Batı Medeniyeti mamulu olan Amerika çıkar çatışması yaşamaya başlamıştırlar ve farklı alanlarda da çatışacaklardır.  Türkler ise bu çatışma olgusunun içine büyük bir şekilde Kavimler Göçü ile girmiş, Kurtuluş Savaşı ile kenara çekilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...