Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde:
“… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”
Her bir adım geri çekilip gerçek
İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve
Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit
olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve saatlerce İstanbul’u
izler ve İstanbul’u hissederdim. İstanbul’u hissetmek için herhalde yapılması
gereken birkaç aktiviteden biridir bu yaptığım. Tabii metrobüs kadar İstanbul’u
hissettirmese de en azından İstanbul’un o edebi tarafını hissettirmekteydi.
Çok ilginç bir anımı paylaşmak
isterim sizlerle izninizle. Bir gün metrobüs tam birinci köprünün üstündeyken
aklıma Orhan Veli geldi. Dedim ki kendi kendime acaba Orhan Veli metrobüsü
görse şiirlerine konu eder miydi? Bir cevaba varamadım o sıralar ama bence
kullanırdı diyorum şimdilerde. Neden mi? Nedeni basit aslında nasırı şiirine
konu edinen biri doğal olarak metrobüsü şiirlerine konu edinirdi.
Orhan Veli bir İstanbul şairi
bildiğiniz üzere. 23 Şubat 2018 tarihli bir yazımda şöyle bahsetmişim kendisinden:
“Eğer yağmurlu bir günde yolunuz
Alemdar'a düşerse Levent Yüksel'in seslendirdiği sözlerini Orhan Veli'nin
kaleme aldığı Dedikodu şarkısını dinleyin. Kulağınızda Levent Yüksel'in o
güzel sesiyle dolarken yüreğiniz şarkının mısralarında Orhan Veli'yi yakalamaya
çalışacaktır.” İstanbul’un ruhunun böyle anlarda yakalandığı
düşüncesindeyim. Orhan Veli’nin mısralarındaki İstanbul vurgularını hissetmek
ve hatta onları yaşamak tam anlamıyla İstanbul’un ruhunun yakalandığı anlardı
zannımca. Madem “Dedikodu” şiirinden
bahsettim, şiirden en sevdiğim mısraları sizlerle paylaşayım:
“…Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı…”
Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair adlı yazımın ikinci bölümünü okudunuz. Her türlü yorum ve görüşlerinize açık oldığumu bir kez daha belirtmeliyim. Şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder