Ana içeriğe atla

Eski Türklerde Meclis

Eski Türkler’in devlet yönetiminde meclis var mıydı? Meclisler varsa ne işlevleri vardı? İsimleri nelerdi? Gelin beraber inceleyelim. 
Günümüzdeki meclis sistemlerinin temelleri hem doğu toplumlarında hem de batı toplumlarında eskilere dayanmaktadır. Nitekim Türkler de bu temelleri barındırmaktaydı. Eski Türkler'de bu temellerin görünen ilk kavramı “Toy” kavramıdır.  “Toy” kelime olarak meclis anlamına gelmektedir.
Eski Türkler'de “Toy” adı verilen meclisler bulunmaktaydı. Bu meclisler belirli günlerde toplanır ve kararlar alırdı. Meclislere katılanlara “Toygun” unvanı verilmiştir. Eski Türklerde “Toy” toplandığı zaman festivaller düzenlenirdi. Önce Toygunlar'ın katıldığı toy düzenlenirdi, sonra halkın iştirak ettiği eğlenceler tertip edilirdi. Eski Türklerde Toy’un varlığı Mo-tun(Mete- M.Ö 209- 174) dönemine kadar uzanmaktadır.  
Toylar'da görüşülen başlıca konular ise şöyledir: Askeri meseleler, dış politika, elçi kabulleri ve yeni hakan seçimi. Bu toplantılara prenslerin yanı sıra devletin ileri gelen beyleri ve devlete bağlı olan yabancı beyler katılmaktaydı.  Beylerin Toy'a katılmaları için “ok” gönderilirdi. “Ok” bir nevi davetiye işlevi görmekteydi. Toy'a katılmayan, beylere isyan etmiş sayılırdı.  Yukarıda dediğimiz gibi bu Toylar düzenlendiğinde festivaller de tertip edilirdi. Bu festivallerde at yarışları yapılır, şarkılar söylenir ve kımızlar içilip kurban etleri yenirdi.
Birçok Türk devletinde görülen Toylar farklı adlar taşımaktaydı. Örnek vermek gerekirse; Hazar Devleti'nde “İhtiyarlar Meclisi”, Peçenekler'de ise “Komenton” ismini taşımaktaydı. 
Peki, Toy'un devlet yönetimindeki işlevi neydi?
Toylar'ın ilk görevi devletin meselelerini tartışmak ve çözüme ulaşmaktır. Diğer bir görevi ise yasama yapmaktır. Toylar'da Hakan veya Toygunlar'ın getirdikleri yasaları Toy oylayıp “Töre” adı verilen kanunlar arasına geçirirdi.  Toy’a Toygunlar'ın haricinde Hakan’ın asil eşi (Türk eşi) Hatun unvanı ile katılırdı. Toylar'ı Hakan olmadığı zamanlarda ve yeni Hakan'ın seçileceği zamanlarda “Aygucı” adı verilen hükümet başkanları yönetirdi. Yeri gelmişken söyleyeyim, “Aygucı” unvanlı hükümet başkanları hanedan dışından, devlete faydalı işler yapan ve halk tarafından sevilen kişilerden seçilirdi. Hükümet görevlileri ve hükümet reisi bizzat Toy üyeleri oldukları için, Toylar yasama yetkisi yanında yürütme yetkisini de almış bulunmaktaydılar.  Bu iki yetkinin kimlerde olduğu ortaya çıkınca üçüncü ve yönetmek için en önemli yetki olan adli yetki kime aitti acaba sorusu akıllara gelmektedir. Adli yetki “Yargan” unvanı verilen kişilerce Hakan’a bağlı şekilde yasama ve yürütmeden ayrı tutulurdu. 
Türklerin İslamiyet’e geçmelerinden sonra Toylar yerini Divanlar'a ve Meşveret Meclisleri'ne bırakmıştır. Bu meclislerde şüphesiz Toylar'ın etkisi bulunmaktadır. Fakat çok önemli bir fark vardır. İslamiyet öncesi meclislerde Toygunlar'ın bağlı bulundukları toplulukları temsil edip Hakan’ın kararlarını kısıtlaması, İslamiyet’ten sonra yerini sultanın sınırsız egemenliğine bırakmıştır. Eski Türk devletleri meclisleri İslamiyet’ten sonraki meclislere göre daha demokratik yapıda olmasına rağmen yapı bakımından İslamiyet sonrası meclisleri etkilemişlerdir. 
 KAYNAKÇA
- Eski Türklerde Devlet Meclisi “Toy” Üzerine Düşünceler – Mehmet Seyitdanlıoğlu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...