Ana içeriğe atla

Eski Türklerde Evlilik



ESKİ TÜRKLERDE EVLİLİK
Eski Türklerde evlilikler nasıl olurdu? Ne tip gelenekler mevcuttu? Gelin beraber eski Türklerde bu gelenekleri inceleyelim.
Benim en ilginç bulduğum gelenekle başlamak istiyorum. Bir evlilik olduktan sonra erkek kızın evinde kalırdı. Çocukları olana kadar da o evden ayrılamazlardı.  Belki bu gelenek Anadolu’nun muhtelif yerlerinde devam ediyordur, bilmiyorum. Benim bildiğim Türkistan’da bazı Moğol ve Türk toplulukları tarafından halen uygulanır olduğudur.
Eski Türklerde bilinen en önemli evlilik geleneği “Levirat” olarak adlandırılan “Kayınla evlenme” anlamına gelen gelenektir. Bu gelenek çerçevesinde öz ana ve kız kardeşler dışında, tüm dul ve yetimlerle evlenilirdi. Amaçları ise vefat edenin geride bıraktıklarını korumaktır. Bir diğer amaç ise ölen kişinin mirasının başka bir aileye geçmesini önlemektir. Burada aklınıza “Bunlar konargöçer insanlar miras olarak ne bırakabilir ki?” gibi sorular gelebilir. Eski Türkler çoğunlukla hayvancılıkla uğraşmaktaydı bunu hepimiz bilmekteyiz. Doğal olarak ölen kişinin hayvanları olabilir. Buna örnek olarak Göktürk tarihinde hatırı sayılır (Negatif anlamda.)bir yeri olan İ-ç’eng Hatun gösterilebilir.
İ-ç’eng Hatun ilk olarak Ki-min Kagan’la evlendi. Sonra Ki-min Kaganın ölmesi üzerine üvey oğlu Şi-pi ile evlendi. Şi-pi ölünce ise Şi'pi'nin kardeşi  Chu-lo ile evlendi. Chu-lo ölünce Chu-lo’nun erkek oğlunu beğenmeyip diğer kardeş olan Tou-pi ile evlenip Tou-pi’yi tahta çıkarmıştır.  Size leviratı bundan daha iyi özetleyecek bir başka örnek bilmiyorum. Bence leviratı anlatabilmek için kullanabilecek en iyi örnektir. Burada bir ilginç nokta bulunmaktadır. Eski Türklerde tahta çıkacak kişinin Türk bir anneden olması gerekmektedir. Nasıl bu durum içinde bir Çinli tahta geçecek kişiyi belirleyecek kadar güçlenmiş olabilir? Türk annelerin daha nüfuzlu olmaları gerekmez miydi? Gerçekten bu bakımdan incelenmesi gereken bir olay olduğunu düşünmekteyim.
Eski Türklerde Eftalitler olarak bilinen Ak-Hunlar’da ise iki erkek kardeş aynı kadınla evlenirlerdi. Evlendikleri kadın başlarına koca sayısı kadar boynuz takarlardı. Günümüzde argo olarak kullanılan “Boynuz” tabiri buradan doğmuş olabilir. Çok erkekle evlenme geleneği Eftalitlere nereden gelmiştir? Asıl soru budur ve araştırılmayı hak eden bir konudur.  
Sonuç olarak Eski Türklerde birçok farklı şekilde evlilikler olabilmekteydi. Çoğunluğu söylemek gerekirse levirat ve tek eşlilik çok görülmektedir. Eski Türklerde bekârlık ayıp sayılırdı. Evlenecek erkek evleneceği kıza “kalın” adı verilen bir maddi yardım vermek zorundadır. İslam geleneğinde ki “mehr”e benzemektedir. Fakat bir farklılık vardır. Boşanma olunca kız tarafı aldıkları “kalın”ı geri vermek mecburiyetindeydi. Bu da kızın ailesine maddi zarar vereceği için evli kalmaya zorlamıştır. 
Yönetici ailesi ve bazı farklı kültürlerden etkilenen boylar(Eftalitler vb.) haricinde Türklerde İslam’la tanışana kadar tek eşlilik hâkimdir. İslam ile beraber çok eşlilik görünmeye başlamıştır. Leviratın halk arasında da olduğunu bilmekteyiz. Bu doğal olarak tek eşliliğe aykırı bir durum oluşturmaktaydı. Fakat bu tek eşliliği bozacak seviyelere gelmemiştir. Son olarak eski Türklerde “Süt hakkı, ana hakkı, sağdıçlık, elçi, kız kaçırma ve yüz görümlüğü vb.” geleneklerde bulunmaktaydı. Kız kaçırma haricinde hiçbirini bilmiyorum ben abi. :) 
KAYNAKLAR
Gökçen Kapusuzoğlu- Çin Kaynaklarına Göre Türk Kültür Çevresinde Evlenme ve Cenaze Gelenekleri
 Prof. Dr. Ali Erkul- “Eski Türklerde Evlenme Gelenekleri”, Türkler Ansiklopedisi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...