Ana içeriğe atla

İslam Öncesi Dönemde Türklerde Eğitim

İslam Öncesi Türkler’de eğitim var mıydı? Varsa nasıldı? Yoksa neden yoktu? Gelin beraber inceleyelim.
Öncelikle eğitim nedir sorusuyla başlamalıyız sanırım. Çünkü eğitim denilince akıllarda bir okul ve okutulan dersler canlanıyor doğal olarak. Günümüz şartlarında eğitimin en önemli ortamları olan okullar, bu canlanmanın sağlamasının sebebidir. Hepimizin o sıralardan benzer eğitimleri almasından dolayı bu canlanma gerçekleşmektedir. Fakat eğitimin tanımına bakacak olursanız: Eğitim, okul içi ve dışı belirlenen hedef davranışların kazandırılmasındaki tüm etkinliklerdir.
İslam öncesi Türk tarihi için konuştuğumuzda ise okul gibi bir eğitim yuvası muhakkak olması gerekmektedir. Fakat bu eğitim yuvasının içeriği daha çok Cumhuriyet devrimizdeki Köy Enstitüleri’ne benzemektedir. İçeriği daha çok toplumun ihtiyaçlarına yöneliktir. Bildiğiniz üzere İslam öncesi Türk devletleri ağırlıklı olarak göçebe yaşam tarzını seçmişlerdir. Göçebe yaşam tarzının öğretileri doğal olarak askerlik yetenekleri ve hayvancılık merkezlidir. İslam öncesi Türk devletlerindeki ihtiyaç hiyerarşisinin tabanını bu ihtiyaçlar oluşturmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan bir toplum gelecek nesillere küçükbaş ya da büyükbaş hayvanların nasıl bakılacağını, etinden, sütünden ve derisinden nasıl yararlanacağını öğretmek zorundadır. Bunlar daha çok aile içi eğitimle çözülen unsurlardır. Askerlik eğitimi ise bir ordunun oluşması için son derece önemlidir. Birbirini tanımayan bir ordunun dağılma ihtimali oldukça yüksektir. Bu sebepten dolayı bir eğitim merkezinde toplu eğitim yapılmıştır. Bu eğitim merkezi dört tarafı duvarla çevrili bir alan değildir bildiğiniz gibi. Türk askerleri at üzerinde usta savaşçılara dönüşmeleri için olduğunca büyük alanlarda eğitim almalıydılar. Bu eğitim şenliklerinin kaynaklarda av törenleri olarak görebilirsiniz. Dönemin hakanı orduyu toplar ve ava çıkardı. Bu av sırasında ordunun nasıl dizileceğinden nasıl saldıracağına kadar her şey tatbik edilirdi. Yani İslam öncesi Türkler uygulamalı eğitim anlayışına sahiptiler. Dönemimizde tekrar uygulamalı eğitim anlayışına dönmeye çalışılmaktadır. Çünkü bir işin teoriği o işin hakkını vermeye yetmiyordu. Muhtemeldir ki İslam öncesi Türk devletleri bu teorik dersleri yerleşim yerlerine yakın yerlerde veriyorlardı. Fakat bu teorik eğitim anlayışı kılıcın içerdiği maddeler, atın biyolojisi ve genetiği gibi konular değildi tabii ki de. Bu teorik eğitim ata binme, kılıç tutma ve yay çekme gibi temel düzeydeki eğitimlerdir. 
Tüm bunların yanında İslam öncesi Türklerde bir dini eğitim de söz konusudur. Bu dini eğitim tahminimce yine aile içi eğitim yoluyla yapılıyorlardı. Türkler dinsel kurallar atfettikleri "Töre" kurallarını tahminimce aile içi eğitim yoluyla yeni kuşaklara aktarmıştır. Bu aktarımlar ya uygulamaya ya da söze dayandığı için sözlü bir eğitim anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu sözlü eğitim anlayışı da uzun zamanlar sürecek sözlü kültürün bir parçasını oluşturmuştur. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Deneme-1

Bazılarımız için yaşam vazgeçilmezdir fakat yine bazılarımız için yaşam sadece mücadele içinde geçmiştir. Bu mücadele hali herkesin inancına bağlı olarak farklı yorumlanabilecek bir durum olduğunun farkında olmakla birlikte,  işin diğer ve daimi ucu olan gelecek muamması inançtan uzak bir şekilde sadece bu dünyada biz insanların yarattığı bir meseledir.  Bu mesele yediden yetmişe tüm dünya ülkelerinin ortak sorunlarından biri durumundadır. Amerika'nın gençleri de güzel Türkiye'mizin gençleri de ve tabii olarak Üçüncü Dünya Ülkelerinin gençleri de bu muammanın içindedir. Bu meseleyi basit düzeyde ikiye ayırmak gerekir bu noktada. Birinci kol için genel olarak gezegenimizin gittiği noktadır daha doğrusu nereye gittiği kestirilemeyen noktadır diyebiliriz. Diğer bir kolu ise evrensellikten çok ulusallık ve hatta bireysellik taşımaktadır, o da hepinizin malumu olduğu gelecek kaygısıdır. Gelecek kaygısını yaratan birçok koşul olmakla birlikte en önemli koşulu olarak bireyin gelece...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...