Ana içeriğe atla

Tarih Pazarlamak

Tarih pazarlanabilir bir olgu mudur?
Tarih pazarlamanın ne gibi katkıları vardır? 
Bu tip sorular gündemimizde olmayan sorulardır. Fakat tarih pazarlanması neredeyse günümüzü direkt etkilemektedir. Örneğin doğru olmayan bir tarihi bilginin dizi ve filmler aracılığıyla gerçek gibi gösterilmesi bir tarih pazarlamasıdır. Bu pazarlama sonucu toplum gerçek dışı olan bilgiye "tarihsellik" ekleyebiliyor ve gerçek olduğuna inanabiliyordu. Bunlar günümüzde çok etkin bir şekilde bizlere dizi ve filmler aracılığıyla aktarılıyor. Mesela en basit örneği Osman Gazi'nin fethettiği Karacahisar kalesini Ertuğrul Gazi fethetmiş gibi gösterebiliyor. Bir başka dizi ise Sultan II. Abdulhamid'in huzuruna gelen İngiliz elçisine tokat atmış gibi gösterilebiliyor. Tarih pazarlama sadece kurgunun değiştirdiği bir pazarlama değildir. Günün ideolojisi ekseninde de bir değişim geçirebilmektedir. Günümüzde yayınlanan dizileri incelerseniz bir siyasi propaganda yaptıklarını görebilirsiniz. Bunlar tarih pazarlamanın ta kendisidir. Bu sadece ülkemizle sınırlı değildir. Sadece film ve dizi sektörüyle de sınırlı değildir. Fakat günümüzde direkt aktarabilen bir araca dönüşen görsel araçlar bu tip pazarlamalara çok uygun bir ortam hazırlamaktadır. 
Bu pazarlamaya bir yurtdışı örneği ile som verelim. Çok bilinen bir film tam da bunu göstermekteydi. Rambo II adlı film bildiğiniz üzere Vietnam savaşından kareleri anlatmakta ve Amerika'nın savaşı nasıl kazandığını göstermektedir(!) Halbuki dünyanın en güçlü ordusu gösterilen Amerika Vietnam'da hezimete uğramıştır fakat bu hezimeti yukarıda ismi geçen film ile silmeye çalışmış ve galiba da başarılı olmuştur.
Sonuç olarak tarihi malzeme taşıyan dizi ve filmlerde sadece kurgudan dolayı değiştirmeler yani pazarlamalar yoktur. Aynı zamanda bilinçli bir şekilde belirli bir amaca hizmet eden ideolojik pazarlamalar da olmaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...