Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Üniversite Hayatım-1

Uzun bir aradan sonra tekrar bir yazı ile karşınıza çıkacağım için heyecanlıyım. Üniversite hayatımı anlatacağım bir yazı dizisi yazmayı planlıyorum. Önce bu düşüncenin nasıl ortaya çıktığından bahsetmemiz gerekiyor sanırsam. Öğrencilerimle sohbet ederken fark ettim bu konunun ilgi çekici olduğunu. Hem kişisel anılar içeriyor hem de az da olsa öğrencilere yol gösteriyordu. Tabii öğrenciler bu anılardan yol göstermeleri mi aldılar yoksa kişisel yönleri mi bilemiyorum. Belki bu yazıyı okurlar ve yine belki yorumlarda bu durumlardan bahsetmek isterler. Böylelikle bizde nasıl ve hangi yönde etkilendiklerini öğrenmiş oluruz. İşte bu yazı dizisi düşüncesi öğrencilerle sohbetler içerisinde ortaya çıktı ve şu an kaleme dökülüyor. O zaman başlayalım. 2016 yılının Eylül ayında üniversiteye başladığımda (1 hafta geç) oryantasyon (tanıtım) eğitimini kaçırmıştım. Ama içimdeki merak Marmara Üniversitesi'nin Kadıköy-Göztepe'de bulunan yerleşkesini her yerini öğrenmeme vesile olmuştu. o Oryant...

Ocak Ayı Filmleri

 Her ay en az dört film izlemeye karar vermiştim kendi kendime. Ocak ayının filmlerini izlemenin gururunu yaşıyorum. Çünkü çok fazla film ya da dizi izleyebilen biri değilim. Bu konuda kendimi biraz zorluyorum. Film ya da diziye ihtiyaç duymadığım için anca zorlama ile bir şeyler izliyorum.  O zaman lafı daha fazla uzatmadan izlediğim filmlere ve onlar hakkındaki görüşlerime geçelim. 1- Detachment 2011 yapımı olan ve Oscar ödüllü oyuncu Adrien Brody'in başrolünü oynadığı film bir yedek öğretmenin kişisel hayatı ile okuldaki öğrenciler ve diğer öğretmenlerle ilişkisini merkeze alan bir film idi. Filmin ana hikayesi dışında oldukça fazla yan hikayeleri bulunmakta. Filmin yan hikayelerinde ırkçılık vs. gibi kavramların işlendiğini onlar üzerinden filmin diğer karakterlerinin sorunlarının anlatıldığı biraz sıkıcı biraz ilgi çekici sahneler bulunmaktaydı. Sıkıcı olmasının sebebi filmin ana hikayesine hiçbir etkisinin olmaması, ilgi çekici olmasının sebebi ise farklı hayatların fark...

Objektifimden Manzaralar-1

Objektifimden Manzaralar adlı seri de sizlere çektiğim fotoğrafları paylaşacak ve fotoğraflara dair bilgiler vermeye çalışacağım.  Bir Büyükada manzarası ile söze başlamak istiyorum. Biliyorsunuz ki İstanbul Prens Adaları'nın en büyüğü olan Büyükada birçok konuda ön planda. İstanbulluların bahar ve yaz aylarında en uğrak mekânlarından biri konumunda. Tabii biz de o popülerlikten nasibimizi almak için Büyükada'ya birkaç kere gittik. Bu fotoğrafta o ziyaretlerimizin birinde 03.04.2017 tarihinde çekilen bir fotoğraf. Güneş adanın batısından batmakta ve bizlerde uzaktan karşı kıyıyı İstanbul'un büyüklüğünü izlemeye koyulmuştuk o sıralar. Tam burada İstanbul'un adaları ile nasıl tanıştığımı anlatmak isterim. Galiba ortaokul öğrencisi iken Selena adlı bir dizi vardı ve o sıralar onu izlerdim. O dizinin bir bölümünde baş roldeki kızlardan birkaçı İstanbul'da adaya gidiyor ve adada mahsur kalıyordu. Bu adalarla tanışmam öyle oldu sanırsam. O seferden sonra birkaç farklı yap...

Kitap Okuma Serüveni

Kitap okumaya sanırsam lise iki ya da üç de öğrenim görürken başladım. Tam hatırlayamamakla birlikte o zamanlarda olması gerekiyor. İlkokul birinci sınıfta tanıştığım ve halen en yakın arkadaşım olan Hikmet sayesinde başladım diyebilirim. Lise döneminde Antakya’da tek yaşarken birçok farklı karakterle arkadaşlıklar yaptım, birçok farklı ortama girdim. Bu şartlarda pek çok farklı ortam deneyimledim. Fakat hayatımı en derinden etkileyen olay, o farklı karakterlerden en eskisinden geldi diyebilirim. Lise sıralarında Hikmet çok fazla kitap okurdu. Onun yanına her gittiğimde çalışma masasının üstünde kitaplar olurdu. Kitapla haşır neşir olmam orada başladı diyebilirim. Sonrasında Antakya Cemil Meriç Halk Kütüphanesi’ne dadanma dönemi başladı tabii. Haftalık kitaplar alıp okumalar yapar, arada kitapları zamanında götürmez, cezalar alırdık. O zamanlardan anı olsun diye kütüphane kartımı saklardım ta ki geçen seneye kadar. Cüzdan da ne var ne yok diye bir kontrol esnasında kütüphane kartının k...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-3

Galata Köprüsü’nün de özel bir anlamı vardır benim için. Tarihi karakterinin olması Haliç’in gerdanlığının olmasının yanı sora ona yazılmış bir Orhan Veli şiiri bulunması onun varlığına bir başka anlam katmıştı benim gözümde. Galata Köprüsü’nden ne zaman Haliç’i izlesem Orhan Veli’nin de oradan Haliç’i izlemiş olabileceği aklıma gelir ve duygulanırım. Onu erken kaybettiğimiz için onunla tanışamadığım için. Orhan Veli’nin “Galata Köprüsü” şiiri şöyledir: “Dikilir köprü üzerine, Keyifle seyrederim hepinizi. Kiminiz kürek çeker, sıya sıya; Kiminiz midye çıkarır dubalardan; Kiminiz dümen tutar mavnalarda; Kiminiz cimacıdır halat başında; Kiminiz kuştur, uçar, şairane; Kiminiz balıktır, pırıl pırıl; Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra; Kiminiz bulut, havalarda; Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı, Sıp diye geçer Köprü'nün altından; Kiminiz düdüktür, öter; Kiminiz dumandır, tüter; Ama hepiniz, hepiniz... Hepiniz geçim derdinde. Bir ben miyim keyif ehli i...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-1

  Öncelikle kendimden bahsedeyim sizlere. Ben İsmail, 1998 yılının Eylül ayında Antakya’da doğdum. İlköğretim ve lise eğitimimi Antakya’da tamamladıktan sonra üniversite eğitimim için İstanbul’a geldim. Medyada gördüğüm ve kocamanlığına hayran kaldığım İstanbul’a daha önce birkaç kere gelmiştim. Lakin İstanbul’u keşfetmek, İstanbul’u öğrenmek üniversite çağıma düşmüştü. 4 yıllık bir üniversite dönemini geçirdim bu şehirde ve neredeyse İstanbul Boğazı’nın tüm yerlerini adım adım adımladım. İşte o adımlamalar sırasında buldum İstanbul’daki favori mekânımı, Rumeli Hisarı’nı. O Rumeli Hisarı ki şiirlere konu olmuş, o Rumeli Hisarı ki şairlerin en sevdiği yerlerden olmuş ve yine o Rumeli Hisarı ki tarihi, yeşili yani ağaçları ve tabii ki maviyi yani denizi içinde barındırmış. Böyle bir yere menfi duygular beslemek hangi insanoğlunun elinde olabilir? Öyle bir yer hayal edin, kışı ayrı güzel, baharı ayrı güzel, yazı ayrı güzel. Sanki İstanbul’un içinde kurulmuş ufak çaplı bir cennet. Hu...