Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eski Türkler ve Şehircilik

Türkler'in şehirle tanışma serüveni Uygurlar döneminde başladığı bilinir. Bu bir yanılgıdır. Türkler ta Hunlar döneminde şehirlerle tanışmış fakat yaşamaları Uygurlar döneminde başlamıştır. Türklerin ilk şehir kurma düşünceleri 6. yüzyılda Göktürkler döneminde ortaya çıkmış fakat gerçekleşememiştir. Göktürk döneminde Batı Göktürk topraklarında birçok şehir bulunmaktaydı. Yine Göktürk zamanında şehir anlamına gelen "Balık" kelimesinin kullanılması Göktürklerin şehirlerle yakınen ilişki kurduğunu göstermektedir. Göktürkler çiftçilik ve ticarete ehemmiyet arz etmişlerdir bu sebeplerden dolayı tarımı desteklemiş  su kanalları inşa etmiştir. Hunlar zamanında ise durum Göktürklerden farksızdır. Hunlar ise çiftçi ve zanaatkar olan Çinli nüfus için kasabalar kurmuştur. Göktürklerde şehirlere yerleşme fikri ilk kez Kimin Kağan dönemindedir. Kimin Kağan aşırı derece de Çin nüfuzu altına girmiş ve çadır hayatını bırakarak şehir hayatına geçmek istemiştir. Çinlileşmekten korkan Türk...

Kuzguncuk

Kuzguncuk sokaklarını adım adım dolaştık tabiri caizse bugün. Birbirinden güzel mimari eserlerler içimizi okşamış ve gözlerimize bu dünyanın istenilirse güzel yerlere sahip olabileceğini söylemişti. Kuzguncuk öyle güzel bir semtmiş ki daha girişinde ağaçları ile bizi kendimizden geçirmişti. Ağaçlar ile konakların birbirleriyle ahengi gerçekten görmeye değerdi.  Kuzguncuk'un tarihi Roma İmparatorluğu(Doğu Roma ya da Bizans) dönemine kadar dayanmaktaydı. Hatta Kuzguncuk semtinin eski adı "Hrisokeramos"dur. Anlamı ise "Altın Kiremit"tir. Bu ismin veriliş şekli dönemin imparatoru II. İustinos tarafından yaptırılmış olan kilisenin çatısı altın yaldızlı kiremitlerden oluşmuş olduğu söylenmektedir.  Kuzguncuk isminin ise Fatih döneminde buraya gelip yerleşmiş olan Kuzgun Baba isimli veliden gelmiştir. Kuzguncuk günümüzde 3 semavi dini barındıran bir semt olmasıyla dikkat çekmektedir. Hatta İstanbul'un Anadolu yakasında ki ilk Musevi yerleşimi burada olmuştur...

Öykü ve Orhan Veli

Öykü ve Orhan Veli Orhan Veli'yi hepimiz şiirleri ile bilir ve tanırız. Halbuki onun öyküleri ve çevirileri de vardır. Bu hafta içinde okuduğum Hoşgör Köftecisi adı altında Yapı Kredi Yayınlarından yayınlanmış olan kısa ama mutluluk kaynağı olan öykü kitabını edinip, okudum. Bana hissettirdiği aynı şiirinde olduğu gibiydi. Yani öykünün karakterleri içimizden birilerdi. Biri köftecinin garsonu, biri hizmetçi, kömür toplayan çocuklar ve diğerleri. Hep halkın içinden kişiler. Bu özellik Orhan Veli'yi Orhan Veli yapan özelliktir haddim olmayarak. Edebiyat uzmanları çevresinde de Orhan Veli'nin halka düşkünlüğü bilinir. Geçenlerde eğer takip ettiyseniz 13 Nisan günü Orhan Veli'nin 104. doğum günüydü. O gün katıldığım bir sohbette sanırsam çok değerli emekli bir edebiyat öğretmeninin sohbetine nail olmuştum. O gün Orhan Veli'nin doğum günü olması hasebiyle doğal olarak konu Orhan Veli'ydi. Değerli hocamın anlattıkları özetle şöyleydi: Orhan Veli şiirin anlaşılmaz ol...

Tarihten Habersiziz Biz Ama Neden?

 TARİHTEN VE İSTANBUL'DAN NEDEN HABERSİZİZ? İstanbul’dan habersiz olmamızın birçok bahanesi bulunmaktadır. Tabi ki bu bahanelerin tamamı bahane değildir. Maddi ve manevi birçok bahaneler sıralayabiliyoruz.   En önemli bahanemiz ise cahilliğimizdir. Cahil olarak gezdiğimiz bir tarihi alanı kafamızda tarihte ki önemine yakışır yere yerleştiremiyoruz. Bu biraz bizim biraz da eğitim sistemimize bağlı sorunlardandır. İstanbul’dan habersiz olmamızın diğer bir sorunu ise üşengeçliktir. Günümüz İstanbul’u çok büyük bir alanı kapsamaktadır. Doğal olarak da İstanbul’un muhtelif yerlerinde barınmak durumundayız. Şehrimizin en büyük derdinin ulaşım olduğu gerçeği ise insanlarımızın tarihi alanlara ulaşmalarında zorluklar çıkarmaktadır. Bu zorluklar bizlerin üşengeçliğini biraz daha arttırmaktadır Bu duruma kişisel olarak baktığımda ise tek başıma gezmeyi sevmediğimden ötürü İstanbul’dan habersiz kalıyorum. Fakat bu tamamen İstanbul’dan habersiz kaldığım anlamına gelmemektedir. İstan...

Orhan Veli Özel

Orhan Veli...   Orhan Veli'ye anmak amaçlı yazılan bir karalamayı sizlerle bırakmak istiyorum.  İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber Gözüm gönlüm hep bir tarih arıyor İçim hep bir zevk sunuyor İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber Minareler uçuşuyor gözlerimde Kubbeler dolaşıyor duygularımda İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber Boğazdan bir gemi geçiyor süzülerek Martılar uçuşuyor gökyüzünden usulca İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber Yoğurtlar yeniliyor Kanlıca sahillerinde Mehtaplar dolaşıyor İstanbul gecelerinde İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber Laleler erguvanlar koklanıyor Emirgan bahçelerinde Çarşaflar seriliyor Mahmutpaşa sokaklarında İstanbul'u geziyorum, ilgilerimle beraber İstanbul'u geziyorum, şiirlerinle beraber Balık ekmekler y...

Öneriler-2

Tekrar bir öneriler yazısı ile sizlerleyim. Kitaplara beslediğim sevgi bir çok insana beslediğim sevgiden kat ve kat fazla olması onları paylaşmamda engel teşkil ettiğini biliyorum. Kitaplarım benim tüm müktesebatım olduğu için onları paylaşamamamın gayet normal olduğunu düşünmekteyim.  Kitap insana insanı anlatan yegane araç olarak karşımızda durmakta ve bizim neler yaptığımızı suratımıza çarpmaktadır. Bu noktada gerçekçi olan kitapların değerini bir kez daha anlamaktayız.  Gerçekçilik dediğimizde de objektif bakış açısıyla yazılmaya çalışılan kitaplar direk aklımızda yer edinecektir. Tabiiki aynı şey tarih bilimi içinde geçerlidir.  Kitap 1- Vahdettin Engin- Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid (Tarih Eğitimi bölüm başkanı olan Vahdettin hocam ülkemizde ki en yetkin Abdülhamid dönemi tarihçisidir benim naçizane görüşümde. Sade ve anlaşılabilir dilinin yanında yukarıda bahsettiğim objektif bakış açısını ön planda tutmuş olması eserin güzelliğine güzellik katma...

Rumeli Hisarı

Soğuk bir şubat pazartesinde Dolmabahçe Sarayı niyetiyle yola düşmüştüm. Okuldan çıkıp kendimi tarihin içine bırakmak istiyordum, tarihi sıralarda değil, yaşanıldığı yerde öğrenmek istiyordum. Beşiktaş vapuru ile karşıya geçerken yolun yarısında Dolmabahçe Sarayının kapalı olduğu acı bir şekilde suratıma vurdu. Soğuk dinlemeden arkadaşları ikna ederek, rotamızı Rumeli Hisarına çevirdik. Rumeli Hisarı bildiğiniz gibi 1452 yılında Sultan II. Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Sultan II. Mehmed ne ya o bildiğimiz Fatih dediğinizi duyuyorum fakat bildiğiniz gibi Sultan II. Mehmed hisarı yaptırdığında daha İstanbul fethedilmemişti.  3 ayrı burç üzerinde yükselen hisarın amacı Karadeniz'den gelen yardım gemilerini durdurmak ve boğazı kontrol altına almaktır.  Bu üç burcu Sultan II. Mehmed'in vezirleri yaptırmıştır. Bunlar: Çandarlı Halil Paşa, Zağnos Paşa ve Şehabettin Paşalardır. Daha detaylı tarihsel bilgiyi eğer hisara giderseniz içerisinde ki bilgilendirme yazılarından temi...