Ana içeriğe atla

Rumeli Hisarı

Soğuk bir şubat pazartesinde Dolmabahçe Sarayı niyetiyle yola düşmüştüm. Okuldan çıkıp kendimi tarihin içine bırakmak istiyordum, tarihi sıralarda değil, yaşanıldığı yerde öğrenmek istiyordum. Beşiktaş vapuru ile karşıya geçerken yolun yarısında Dolmabahçe Sarayının kapalı olduğu acı bir şekilde suratıma vurdu. Soğuk dinlemeden arkadaşları ikna ederek, rotamızı Rumeli Hisarına çevirdik. Rumeli Hisarı bildiğiniz gibi 1452 yılında Sultan II. Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Sultan II. Mehmed ne ya o bildiğimiz Fatih dediğinizi duyuyorum fakat bildiğiniz gibi Sultan II. Mehmed hisarı yaptırdığında daha İstanbul fethedilmemişti. 
3 ayrı burç üzerinde yükselen hisarın amacı Karadeniz'den gelen yardım gemilerini durdurmak ve boğazı kontrol altına almaktır. 
Bu üç burcu Sultan II. Mehmed'in vezirleri yaptırmıştır. Bunlar: Çandarlı Halil Paşa, Zağnos Paşa ve Şehabettin Paşalardır.
Daha detaylı tarihsel bilgiyi eğer hisara giderseniz içerisinde ki bilgilendirme yazılarından temin edebilirsiniz.
Bu Hisar yeşil ile maviyi tarih ile birleştirmesi bakımından beni benden almıştı. Huzuru bulmuştum, soğuk havalardan nefret ettiğim halde orada soğuğu unutup o eşsiz güzelliği izlemeye koyulmuştum. Sadece manzarası ve o temiz havası için bile gidilebilir. Hisara kadar gitmişken hemen bir durak öncesi olan Aşiyan'da Tevfik Fikret müzesini görüp, Türk edebiyatında çığır açan insanların mezarlarını görebilirsiniz. Bunların başında tabi ki Türk edebiyatını halkla buluşturan isim Orhan Veli gelmektedir.
Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Turgut Uyar, Medine müdafiisi Fahreddin Paşa, Fenerbahçe Spor Kulübü kurucu başkanı Ziya Songülen, Ordinaryus Profesör Hilmi Ziya Ülken gibi isimlerin mezarlarını ziyaret edin.  










 Orhan Veli'ye ayrı bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum. Beni yakınen tanıyanlar bilirler ki bir Orhan Veli hayranıyımdır. Eğer yağmurlu bir günde yolunuz Alemdağ'a düşerse Levent Yüksel'in seslendirdiği Orhan Veli'nin kaleme aldığı Dedikodu şarkısını dinleyin.  Kulağınızda Levent Yüksel'in o güzel sesiyle dolarken yüreğiniz şarkının mısralarında Orhan Veli'yi yakalamaya çalışacaktır.  Bu mezarla karşılaşmam çok ilginçti. Aşiyan mezarlığına Orhan Veli için gitmiştim. Fakat Orhan Veli'yi ilk tur atmamda gözden kaçırmıştım. Bir mezara bakarken 50 metre ileride ki Orhan Veli yazısını okumam ile depara kalkmam bir olmuştu. Adeta bir çocuk gibi mutlu ve heyecanlıydım. Bayram sabahlarında ki o mahrur sevinçle Orhan Veli'nin mezarına doğru koşuyordum. O an zamanın durmasını isterdim. Orhan Veli'ye en yakın olduğum zaman o andı. Sanki mezarından kalkıp beni karşılayacakmış hissine kapılmıştım. Tanışmak istediğim yegane şairin huzurundaydım. Onun mısraları ile onu yad ediyordum. Orhan Veli huzur içinde uyu. Onun mısralarıyla bu yazıya son verelim.

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir can hasret,
Bilmezler...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...