Ana içeriğe atla

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler ve Bazı Yorumlar

Film izlemeyi ve film hakkında konuşmayı, düşüncelerimi söylemeyi seviyorum. Filmler bize başka yaşantılara ortak olmamızın yolunu açıyor bence. Hiçbir şekilde II. Dünya Savaşı'nda yaşanan yaşantılara ortak olamazken II. Dünya Savaşı dönemini anlatan bir filmle o döneme dair yaşantılara ortak olabiliyoruz. Bu da filmlerin bizlere kazandırdığı kazanımlardan biri oluyor. Filmler, özellikle tarih konulu filmler, bizlere anlatılan dönemin sosyoekonomik koşullarını, kültürel ve toplumsal koşullarını anlaşılır hale getirmektedir. Mesela Roma İmparatorluğu'nda geçen bir film sayesinde Roma dönemine ait kültürü, dönemin ekonomisini, toplumsal duruş ve tutumun ne durumda olduğunu görmek mümkün. Bu da o dönemin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu sebepten dolayı tarihi filmler izlemeyi seviyorum. Fakat izlemeyi sevdiğim başka türler de yok değil. Aşağıda önereceğim filmlerin biri tarih konulu biri eğitim konulu diğeri ise hayatta kalma konulu olacak.

Gelelim filmlere değil mi?


İlk filmimiz oldukça kült olan bir film: Gladyatör.


Gladyatör filmi, bir Roma dönemi eğlencesi olan gladyatör savaşlarının Roma'ya etkisini anlatmaktadır. Roma döneminin sosyokültürel durumunu anlamak için biçilmiş kaftan olarak karşımıza çıkıyor Gladyatör. Başrolünde Russel Crowe'un rol aldığı film başta Oscar ödülleri olmak üzere birçok ödül almıştır. 2000 yılında vizyona giren Gladyatör filmi müziği, konusu ve oyunculukları ile beni oldukça etkilemişti. Hatta filmin müziği olan Now We Are Free  çok sevdiğim müzikler arasındadır. Günlerce tekrar ve tekrar bu müziği dinleyip durmuştum, o kadar hoşuma gitmişti. Filmin bir başka hoşuma giden yönü savaşa giden bir ordu mensubunun ailesine olan özlemini oldukça hoş bir şekilde anlatmış olmasıydı. Tat kaçıran (Spoiler) olmasın diye söylemiyorum lakin oldukça duygusal sahneler mevcut. Sonuç olarak Gladyatör filmine puanım 10 üzerinden 9 ve izlenilmesi gerektiğini düşünüyorum.

İkinci filmimiz ise Cast Away yani Yeni Hayat.

Yeni Hayat filmi, ıssız bir adaya düşen bir kargo çalışanının o adadaki maceralarını ve hayatta kalma hikâyesini anlatıyor. Benim gibi hayatta kalma konulu oyunları seviyorsanız bu film tam sizin için. Bu filmdeki hayatta kalma mücadelesi gerçekten etkileyiciydi. Filmin birçok noktasında "Ben olsam kesin şimdiye ölmüştüm. Ben bunları yapamazdım." gibi cümleler kurup durdum. Öldü bilinen bir adam yıllar sonra karşınıza çıksa neler hissedersiniz? Neler düşünürsünüz? Bu tip soruların cevaplarını da bu filmde bulabiliyoruz. Tabii bütün bunların yanında bir de Tom Hanks oyunculuğundan bahsetmemiz gerekiyor çünkü Tom Hanks gerçekten çok ama çok güzel bir oyunculuk sergilemiş. Benim izlemeyi çok sevdiğim oyunculardan biri olan Tom Hanks'in bu tip bir filmle karşıma çıkmış olması oldukça güzel olmuştu benim için. Yeni Hayat filmi aynı Gladyatör filmi gibi 2000 yılında vizyona girmiş ve Oscar ödüllerinde Gladyatör filminin rakibi olarak ödül beklemiştir.  Sonuç olarak Cast Away filmine puanım 10 üzerinden 9 oldu. 

Üçüncü ve son filmimiz ise Coach Carter yani Koç Carter.

Beni yakından tanıyanlar basketbol oynadığımı ve basketbol oynamayı çok sevdiğimi bilirler. İşte bu filmi ilk izleme isteğimin uyanmasına sebep olan düşünce bu basketbol sevgisiydi. Fakat bu film sadece basketbolu değil eğitim meselesini de irdeliyor. Yani bir eğitimcinin izlemesi gereken filmlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Ben de göreve yeni başlamış genç bir eğitimci olarak üstüme düşeni yaptım ve filmi izledim. Koç Carter, beni o kadar etkiledi ki bu etkiyi nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bir kere hem basketbol hem de eğitim konusunu aynı anda işlediği için ve geçmişimde okul basketbol takımı tecrübem olduğu için beni oldukça etkiledi. "Böyle bir koç ile çalışsaydım keşke." dedim. Bunun yanında film oldukça önemli bir nokta olan sportif başarının tek başına anlamsız olduğu ve yanında akademik başarının da gerektiği noktasına parmak basmış. Tabii sadece sportif ve akademik gelişimler değil, bunların yanında ahlaki bir gelişimin de olması gerektiğini gözler önüne sermiştir. Bu durum ister istemez aklıma Ata'nın ünlü sözlerinden birini getirdi. Bu söz şöyleydi: "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim." İşte bu film adeta Ata'nın bu sözünü kanıtlamaya çalışıyor. Kötü bir semtin kötü bir lisesinde yer alan basketbol takımının sportif, akademik ve ahlaki gelişimlerini izliyoruz. Bu sebepten dolayı Coach Carter filmine puanım 10 üzerinden 9.5 oldu.

Bu yazıda bahsetmek istediğim filmler bu kadar. Aslında yazmak istediğim başka filmler de var ama yazıyı fazla uzatmamak adına buraya yazmayacağım. Yakın bir tarihte diğer filmleri de yazıp sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yazı veya filmlerle alakalı fikirlerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
Kendinize iyi bakın. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...