Uygurların Türeyiş destanı ile Göktürklerin Bozkurt destanının benzerlikleri her zaman dikkat çekmiştir. Simgesel anlatımın ön planda olduğu bu destanlarda o günün önemli olan olaylarından bahsedilmiştir. Şimdi destanların kısa birer özetine bakalım.
Hakanlarından birinin iki kızı vardı. Kızlarının ikisi de bir birinden güzeldi. Öyle güzeldi ki, bu iki kızın da, ancak ilhanlarla evlenebileceğine inanıyor ve bu kızların insanlar için yaratılmadığını söylüyorlardı. Hakan da aynı şekilde düşündüğü için kızlarını insanlardan uzak tutmanın çarelerini aradı. Ülkesinin en kuzey ucunda, insan ayağı az basan veya insan ayağı hiç görmeyen bir yerinde, çok yüksek bir kule yaptırdı. Kızların ikisini de bu kaleye kapattı. Ondan sonra da aklınca inandığı tanrısına yalvarmaya başladı. Öyle bir yalvarıyor ve öyle yakarışlarla tanrısını çağırıyordu ki nihayet bir gün, Hakanın kendi aklınca inandığı tanrısı dayanamadı ve bir Bozkurt şekline girip geldi. Hakanının kızlarıyla evlendi. Bu evlenmeden birçok çocuk doğdu; bunlara Dokuz Oğuz- On Uygur denildi ve bu çocukların hepsinin de sesi Bozkurt sesine benzedi, yine bu çocuklar, birer Bozkurt ruhu taşıyarak çoğaldılar.
Düşman çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular. Fakat dişi bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kaçırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir mağaraya götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova vardı. Ova, baştan ayağa ot ve çayırlarla kaplıydı; dörtbir yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt burada çocuğun yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sütüyle, avladığı hayvanların etiyle besledi, büyüttü. Sonunda çocuk büyüdü, ergenlik çağına girdi ve Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler. Bu evlilikten 10 çocuk doğdu.
Çocuklar büyüdüler; dışarıdan kızlarla evlenerek ürediler. Türkler çoğaldılar ve çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine saldırdılar ve atalarının öcünü aldılar. Yeni bir devlet kurdular, dört bir yana yeniden egemen oldular. Ve Türk kağanları atalarının anısına hürmeten, otağlarının önünde hep kurt başlı bir sancak dalgalandırdılar.
TÜREYİŞ DESTANI
BOZKURT DESTANI
Türkler’in ilk ataları Batı Denizi’nin batı kıyısında otururlardı. Türkler, Lin adlı bir ülkenin ordularınca yenilgiye uğratıldılar. Düşman çerileri bütün Türkleri erkek-kadın, küçük-büyük demeden öldürdüler. Bu büyük ve acımasız kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan bir oğlan sağ kaldı geriye. Düşman askerleri bu çocuğu da buldular ama onu öldürmediler; bu yaşayan son Türk’ü acılar içinde can versin diye, kollarını ve bacaklarını keserek bir bataklığa attılar. Düşman hükümdarı, çeri (asker) lerinin son bir Türk’ü sağ olarak bıraktığını öğrendi; hemen buyruk verdi ki "Bu son Türkü de öldürün ve Türkler’in kökünü tümüyle kazın."Düşman çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular. Fakat dişi bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kaçırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir mağaraya götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova vardı. Ova, baştan ayağa ot ve çayırlarla kaplıydı; dörtbir yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt burada çocuğun yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sütüyle, avladığı hayvanların etiyle besledi, büyüttü. Sonunda çocuk büyüdü, ergenlik çağına girdi ve Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler. Bu evlilikten 10 çocuk doğdu.
Çocuklar büyüdüler; dışarıdan kızlarla evlenerek ürediler. Türkler çoğaldılar ve çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine saldırdılar ve atalarının öcünü aldılar. Yeni bir devlet kurdular, dört bir yana yeniden egemen oldular. Ve Türk kağanları atalarının anısına hürmeten, otağlarının önünde hep kurt başlı bir sancak dalgalandırdılar.
Yukarı da kısaca anlattığım destanların birbirine benzerlikleri dikkat çekicidir. Bu benzerlikleri anlatmaya başlamadan önce bir kere daha vurgulamak gerekir ki bu destanlar simgesel anlatımlıdır.
Her iki destanda da kurt simgesinin olması Türklerin kut anlayışıyla da ilgisi vardır. Türkler de yönetici hanedan olmak kuta bağlıydı. Kut ise Aşina sülalesinden kan ile geçmektedir. Bozkurt destanına göre çoğalmaya başlayan soy Aşina soyudur. Türeyiş destanında ise Kurt tanrının kendisidir. Burda da Kut anlayışının olduğunu farkedebiliriz. Hakanın iki kızını kapattığı kuleye Bozkurt şeklinde gelmesi ve iki kızıyla evlenmesi de Dokuz Oğuz ve On Uygur boylarının hanedanlığına meşruluk katmıştır.
Başka bir benzerlik ise Türeyiş destanında ki kızların kuleye hapsedilerek zor durumda kaldıklarının bir simgesi olduğu düşünülmektedir. Bozkurt destanında ise 10 yaşında ki erkek çocuğun ellerinin ve ayaklarının kesilmesi de zor durumda kaldıklarının bir göstergesidir.
Türeyişte kız Bozkurtta erkek olması da simgesel anlatımın bir sonucudur. Türklerde doğan çocuğa babasının yani erkek tarafının kanı geçtiğine inanıldığı için Türeyiş destanında ondan sonra gelecek olan erkek çocuklar direk olarak tanrının çocukları olacaklardır ve yöneticiliklerinde haklı bir meşruiyet kazanacaklardır.
Sonuç olarak bu iki destanın iki ayrı Türk topluluğuna ait olduğunu kanıtlar niteliktedir. Her iki destanda mitolojik motiflerle süslenmiştir. Kurt motifi güçlü bir varlığı anlatmaktadır ki bu Türeyiş destanında gayet açık bir şekilde ortadadır.
10,06,2017
Yorumlar
Yorum Gönder