Ana içeriğe atla

Makedonya Gezisi-1 ve Kameramdan Makedonya

30 Ağustos Zafer Bayram'ında ilk yurt dışı gezimi yapmak için Makedonya yollarına düştüm. Sabahın ilk ışıkları ile İstanbul Aksaray'dan Sabiha Gökçen'e doğru yola çıktım. Saat 10'da uçuşum beni beklemekteydi. Havalimanına ulaştıktan sonra hızla işlemleri hallettim ve uçağı beklemeye koyuldum. Uçağa bindikten sonra uçağın arızalı olduğu bilgisini bizimle paylaştı sayın pilotumuz. Yaklaşık yarım saat uçağın içinde oyalandık ve bir parçanın değişmesini bekledik. Sonra uçağı tahliye edip, Sabiha Gökçen'in içindeki yolcu otobüsleri ile havalimanının pistinde birkaç tur attık. Pegasus hizmette sınır tanımamaktaydı. Bize tahsis edilen uçak arızasından dolayı kullanılmaz durumdaydı ve bizi başka bir uçağa  aktardılar. Bu bekletmenin üstüne Pegasus kendi ilkelerine ters olarak (Aşırı kapitalist bir havayolu şirketidir.) su ve kruvasan ikram etti. Bunca yıldır mecburen Pegasus ile uçtum gerçekten çok kapitalist bir tavır içinde olan bir havayolu şirketidir. Yakında uçak içindeki tuvaletlerin önüne değnekçi koyacaklar diye korkuyorum. Yaklaşık 1 saatlik bir beklemenin ardından başka bir uçakla yolculuğumuza başladık ve 1 saat 10 dakika içinde Makedonya'nın başkenti Üsküp'e ulaştık. Üsküp Havalimanı yani gerçek ismiyle Büyük İskender Havalimanı'na (Alexander The Great Airport) ulaştık. Bu havalimanın işletmesi Türk bir firmaya ait dolayısıyla işleyiş hakkında pek bir yabancılık çekmedim. Pasaport işlemlerini hallettikten sonra ilk Airbnb macerama başlamak için eve doğru gidecektim. İlk ev sahibim Marina'nın eşinin sağladığı fırsat sayesinde eve kendi araçları ile ulaştım. Ev Makedonya Meydanı'na yani Üsküp şehir merkezine 15-20 dakika yürüme mesafesindeydi. 
Eve ulaştığımda vakit öğleden 
sonraydı,eşyalarımı bırakıp Üsküp şehrinin Batı yakasındaki (Yeni Üsküp) sokakları arşınlamaya başladım. Yeni bir yeri keşfetmek bence yürümek ile olur. Kendimi yürüye yürüye Makedonya Meydanı'na attım ve etrafı tanımaya başladım. İlk olarak Vardar Nehri kıyısında durdum, önünde durduğum ve ismini bilmediğim bir taş köprü vardı. Köprüyü Osmanlı zamanında biz Türkler yaptırmışız. Sultan II. Murad hanedanlığı sırasında yapılmış bir köprü idi. Bizim köprü olunca ismi içinde çok düşünmemek gerekiyormuş çünkü köprünün ismi Taş Köprü idi. Evet Makedon dilinde de "Kamen Most" yani Taş Köprü olarak yer bulmuş.
Vardar Nehri'ni seyre dalarken yanımda İş Bankası Kültür Yayınları'ndan(En sevdiğim yayınevi olduğunu bir kere daha belirtmek isterim.) çıkan Goltz Paşa'nın Makedonya Seyahatim adlı kitabını okumaktaydım. Goltz Paşa'nın Makedonya'ya geliş hikayesini okumak ayrı bir zevkti. O yaşanmışlıkları hissetmek güzel his vermişti.
Eski Üsküp yani şehrin doğu tarafı daha çok ilgimi çekmekteydi. Çünkü daha tarihi bir yapıda idi o yüzden oraya geçmeden günü tamamlamak istemekteydim. Çünkü yolculuk beni yormuştu oraya daha dinç gitmek istiyordum. Köprünün altındaki yazılara dem vurarak yazıyı tamamlamak istiyorum. Milliyetçi biri olarak söylüyorum ki, yabancı memleketlerde duvarlara Türkçe yazılar yazmak, yani özellikle tarihi eserlere yazmak çok utanç vericiydi benim için. Bence bu bir nevi ülke itibarına çelme takmaktır. Çünkü resimlerde göreceğiniz gibi yazılar ülkemizin ve milletimizin itibarını zedelemektedir. 
 Bu iki görüntüden anlaşıldığı üzere bizlerden birileri o güzelim köprüye bunları layık görmüş. Siyasi ideolojinizin ve dünya görüşünüzün üstünde olan bir tarihi esere hatta yurt dışında bulunan bir tarihi esere bunlar yapılmamalı. Hem ülke itibarını zedelersiniz hem de o güzelim tarihi eser köprüye zarar verirsiniz. 

Okuduğunuz için teşekkürler. Eğer bu konularda bir fikriniz, eklemek istediğiniz bir şey olursa beklerim. 

Yorumlar

  1. Yazıya daha fazla fotoğraf eklerseniz çok memnun olurum çünkü çok güzel çekimler yapmışsınız. Elinize sağlık. 💞

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sonrakinde daha fazla fotoğraf olacak demektir bu. Teşekkür ederim okuduğumuz eve yorum yapmaya vakit ayırdığınız için.

      Sil
  2. Maşallah barekAllah rabbim devamını getirmeyi nasip etsin inşallah

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Amin inşallah hepimize nasip eder.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

40. Yazıya Özel Eski Türklerde Sayı Anlamlarının Çıkış Noktaları (3,7,40)

Eski Türklerin dini neydi? İlk bu soru ile başlamak gerekiyor sanırım. Eski Türklerin dini bazı araştırıcılara göre “Gök-Tengri” dini, bazılarına göre ise “Şamanizm” idi. Eski Türklerin yaşadığı coğrafya düşünüldüğünde Şamanist dinlerin yaşadıklarını görebiliriz fakat bu Türklerin Şamanist dinlere mensup olduğunu ispatlamakta yetersiz kalmaktadır. Nerdeyse Şamanizm’in yayıldığı topraklar ile Türklerin toprakları örtüşmektedir. Bu da doğal olarak Türklerin, Şamanizm olarak adlandırılan dine mensup oldukları iddiasını ortaya çıkarmıştır. Fakat İslam öncesi kaynakları incelediğinde Şamanizm dininin tamamının Türklerde görünmediği anlaşılır. Yukarıda da dediğim gibi nerdeyse aynı coğrafyada yaşadıkları için Şamanizm dini ile etkileşmişlerdir. Türklerin “Gök-Tengri” olarak adlandırılan dine inandığının ise birçok kanıtı bulunmaktadır. Göktürk kitabeleri, yaşadıkları çevredeki yüksek mevkilere ibadet anıtları dikmeleri bunlardan bazılarıdır. “Şamanizm inancının doktrine göre; bir din olara...

Son Zamanlarda İzlediğim Filmler

Bu yazıyla beraber ara ara izlediğim filmlerle ilgili görüşlerimi yazacağım ve onlara 1 ile 5 arasında bir puan vereceğim.  1- Good Will Hunting Psikolojik gerilimlerin bolca yer bulduğu bir filmdi. Aslında ilk başlarda pek bir anlam veremedim. Arkadaşımla tartıştıktan sonra daha iyi anladım. Filmi izlememin sebebi ise Robin Williams. Her ne kadar ismini zor aklımda tutsam da oyunculuğunu çok aşırı sevdiğim biri.  Bu filmde de oyunculuğunu konuşturmuş ki e n iyi yardımcı oyuncu oscarını almış bu filmle.  Ben bu filme 5 üzerinden 4 veriyorum. Çünkü Robin Williams. Herkesin aksine filmin hikayesini biraz sıkıntılı buldum. Yani en azından benim için öyleydi çünkü anlatmak istediğini verebildiği düşüncesinde değilim.  2- Masumiyet Zeki Demirkubuz'un kültleşmiş filmlerinden biri olduğu söylenmesi üzerine hadi izleyeyim dediğim bir filmdi. Yeşilçam filmlerine benzettiğim filmin bence en güzel tarafı oyunculuklar idi. Özellikle Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın o...

Bana, Orhan Veli'ye ve İstanbul'a Dair-2

Şu gürültülü ve karınca misali sürekli hareket halinde olan İstanbul’u bir adım geriden izlediğimiz zamanlarda hangi birimizin aklına onun “İstanbul’u Dinliyorum” şiirindeki mısraları gelmiyor ki. Ne güzel demiş Orhan Veli şiirinde: “… İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı…”  Her bir adım geri çekilip gerçek İstanbul’la baş başa kaldığım da bu şiirler yüzleşirim. Bu   yüzleşmelerime kulaklığımda Fazıl Say ve Seranad Bağcan’ın şarkılarından olan ve Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiiri kullanılarak bestelenen “İstanbul’u Dinliyorum” şarkısı şahit olurdu. Bu yüzleşmeler bazen çok zevk verirdi. Oturur ve...